Türkiye’nin İzmir il merkezinin yaklaşık 69 km (43 mi) kuzeybatısında İzmir’in bir ilçesidir. İlçenin ayrıca Foça’dan 20 km uzaklıkta, kıyıda Yeni Foça mahallesi vardır. Bu nedenle Foça’nın kendisine yerel olarak günlük dilde “Eski Foça” denilir. Foça, Phocaea (Yunanca: Φώκαια) antik kentinin bulunduğu yere kurulmuştur.

Foça’nın doğusunda Aliağa, güneyinde Menemen ilçeleri, batısında ve kuzeyinde Ege Denizi vardır. Kent Antik Çağda İyon yerleşimi olarak ortaya çıktığında denizde yaşayan foklardan dolayı Phokaia adını almış, günümüze Foça olarak gelmiştir.

Foça Adaları’nda yaşayan foklardan adını alan Phokaia (Yunanca: Φώκαια, “Phocaea”), Aiollar tarafından MÖ 11. yüzyılda kuruldu. O zamanlarda en önemli İyonya’nın yerleşim yerlerinden biri olan Phokaia’de İyon yerleşimi MÖ 9. yüzyıl da başlamıştır. Tarihte usta denizci olarak bilinen Phokaialılar, ayrıca mühendislikteki gelişmişlikleri ve başarıları ile Ege, Akdeniz ve Karadeniz’de birçok sayıda koloni kurmuşlardır. Foçalıların tarihte bilinen kurmuş olduğu önemli kolonilerden bazıları: Karadeniz’deki Amisos (şimdiki Samsun); Çanakkale Boğazı’ndaki Lampsakos (günümüzde Lapseki); Midilli Adası’nda Methymna (günümüzde Molyvoz); ve Avrupa’daki Elea -günümüzde Velia- (İtalya); Alalia (Korsika); Marsilya- (Fransa) bunlardan bazılarıdır.

 

Phokaialılar İyonya’da doğal altın-gümüş alaşımını kullanarak “elektron” sikkeyi tarihte ilk defa bastıranlardan biri olarak bilinir. Elbette bu medeni ilerleme o zamanın birçok uygarlıklarını da etkilemiş ve onları Anadolu’ya çekmiştir.

 

Phokaia’nın şap madenleri daha önce Bizanslılar tarafından 1267’de Phocaea Lordluğu’nu kuran Cenevizli kardeşler Benedetto ve Manuele Zaccaria’ya verildi.

 

Cenevizler, 1275 yılında Bizanslılardan aldıkları kira nedeniyle Osmanlı döneminde bile şehri kontrol ettiler. Phokaia, 1275’te Bizans imparatoru’ndan tımar olarak Cenevizliler tarafından alındı ve esasen bölgenin zengin şap rezervleri nedeniyle Orta Çağ sırasında aktif bir limandı.

 

1346’da Foça limanı ve hemen yakınındaki Sakız Adası, Cenevizlilere ait bir maona tarafından yönetilmekteydi. Maona, kısa sürede Sakız’da yerleşimci olan Giustiniani ailesine satılmıştı.[4] Cenevizliler günümüzdeki Yenifoça’yı ilk kuranlardandır.

 

Bizans’ın çeyiz yoluyla Cenevizlilere verdiği bir diğer önemli imtiyaz, 1355’te Francesco I Gattilusio ile Bizans imparatoru V. İoannis ‘un kızkardeşi Maria Palaiologina arasındaki evlilik sonucunda Gattilusio ailesi’ne verilen yakındaki Lesbos adasıydı. Gattilusio ailesinin mülkleri sonunda diğerlerinin yanı sıra Imbros, Samothrace, Lemnos ve Thasos adalarını ve Aenos şehrini (Türkiye’deki modern Enez) içerecek şekilde büyüdü.[5] Bu konumdan, tekstil üretiminde yararlı olan ve Cenevizliler tarafından kontrol edilen ve karlı ticareti olan şap madenciliği ve pazarlamasıyla yoğun şekilde ilgilendiler.[6]

 

Ardından Foça, 11. yüzyılda Çaka Bey tarafından alınarak Çaka Bey’in yönetimine, daha sonra ise Saruhanoğulları Beyliği yönetimine geçti.

 

1455’te ise Osmanlı Padişahı II. Mehmed, İstanbul’un fethin sonra Foça’yı alarak Osmanlı topraklarına kattı.

 

Bu gibi medeniyetlere ve topluluklara merkez oluşturduğudan Foça önemli bir arkeolojik merkez haline geldi. 1953 yılında başlayıp ve günümüze kadar aralıksız devam eden kazılarda Helenistik dönemden kalma tiyatro, Athena Tapınağı ve Kutsal Alanı, Liman Kutsal Alanı (Kibele’ye ait olduğu düşünülmekte) ile Pers Anıt Mezarı (Foça’nın 7 km doğusundaki “Taş Ev” olarak bilinen) ortaya çıkarıldı. Pers Anıtı bölgeyi MÖ 492 yılında istila eden Ahamenid-Pers Ordusu komutanları için bir anıt olarak yapılmış daha sonra mezar, ağıl, gözetleme noktası, mola yeri gibi amaçlar için kullanılmıştır. Anıt; Anadolu’da bulunan ender Pers yapılarındandır.

İzmir’in kuzeyinde yer alan Foça’nın doğusunda Aliağa, güneyinde Menemen ilçeleri, batısında ve kuzeyinde Ege Denizi vardır. İlçenin yüzölçümü 251 km2’dir.[7] Foça Adaları ilçeye bağlıdır.

Foça, Türk Riviera’sı olarak bilinen Mersin, Antalya’dan başlayıp İzmir’e kadar uzanan bölgenin içindedir. Bu yüzden turistler için mavi tur ve diğer gezilerin durağıdır. Foça’nın denizi çok berrak ve temizdir ve halka açık plajı vardır. Foça pek çok dalış noktası ile İzmir ilindeki gözde dalış sporu duraklarındandır. İzmir’de doğal kalmış ilçelerdendir.

Foça’da yılın büyük bölümünde poyraz estiğinden temiz bir havası vardır.

Eski Foça, Büyükdeniz adlı büyük bir koy ve bu büyük koyda Orta Çağ kalesinin de bulunduğu Küçükdeniz adlı daha küçük bir koy olmak üzere iki koy boyunca uzanır.

Flora ve faunanın değeri ve özellikle Foça ile Yenifoça arasındaki küçük koy ve koyların güzelliği nedeniyle ilçenin birçok bölgesi sıkı çevre koruması altındadır. Bu nedenle ilçeyi tanımanın mantıklı bir yolu, ilçe merkezinden düzenli olarak düzenlenen tekne turları olacaktır. Koruma önlemleri nedeniyle ilçenin birçok yerinde yeni inşaatlara izin verilmemekte ve Foça, esas olarak eski evlerden oluşan kendine has özelliğini korumaya çalışmaktadır.

Foça, sayıları giderek azalan Akdeniz fokunun yaşam alanlarından biridir. Akdeniz fokları kentte her yıl yaz aylarında düzenlenen festivallerin de önemli bir sembolüdür.

 

Foça’da soylarını tükenmekten korumak amacıyla devletin ve üniversitelerin araştırma merkezleri mevcuttur. Avlanılması kesinlikle yasak olan fokun balıkçılar tarafından da çok defa korunduğu bilinmektedir.

 

Foça, nesli tehlikede deniz memelisi türü Akdeniz Foku’nun korunması için Türkiye’de kurulmuş üç deniz koruma alanından biridir.

Athena Tapınağı:

Batı Anadolu’nun 12 İyon kentinden biri olan Phokaia kentinin ana tanrıçası olan Athena adına M.Ö. 590-580 yıllarında yapımına başlanan İyon düzeyindeki tapınak türünün erken örneklerinden biridir. Tüf taşından yapılmış sütunları, beşik çatı sistemini taşımaktadır. Athena tapınağının kazısı 1998-1999 kazı sezonunda başlamış ve halen devam etmektedir. Tapınak Phokaia’nın merkezinde ve şehre hakim bir konumdadır. Ana girişi doğuya bakmaktadır. Doğu yüzünün önünde de Athena’ya getirilen sunuların bırakıldığı bir sunak vardı. Tapınağın çevresi güzel bir podyum duvarı ile çevrilmekteydi.

Şu anki kazılarda bu podyum duvarının ortaya çıkarılması için çalışılmaktadır. Podyum duvarının üzerinde pek çok tapınak mimari parçaları da bulunmuştur. Ayrıca Athena Kutsal Alanı 17 ve 18 yy’larda yaşam mekanı olarak kullanılmıştır. Bu döneme ait pek çok mimari ve seramik buluntular da ele geçirilmiştir.

 

Kybele Açıkhava Tapınağı:

İ.Ö. 580 yılına tarihlenen yapıda, çeşitli büyüklüklerdeki beş nişte tanrıça Kybele’nin heykelleri ve kabartmaları yer almaktadır. Kayaya oyulmuş adak havuzuyla denizci fenerlerinin konulması için yapılan küçük nişler; denizden gelenlerin burada tapındıklarını göstermektedir.

Kutsal alanın yaslandığı kayalık üzerindeki sur duvarları, duvar yapımının dört ayrı dönemini göstermektedir. Arkaik surlar, harçsız yapılmıştır. Roma dönemi surlarında kireç harcı kullanılırken; Ceneviz ve Osmanlı dönemi surlarında kireç harcı, kum, tuğla parçası ve kiremit tozlarından oluşan Horasan Harcı kullanılmıştır.

 

Tiyatro:

İ.Ö. 340-330 yıllarına tarihlenen tiyatro son dönem kazılarda bulunmuştur. Anadolu’nun en eski tiyatrosudur.

 

Arkaik Duvar & Heredot Duvarı :

Son dönemdeki kazılarda Foça’nın Arkaik dönemde 5 km. uzunluğunda surlara sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Maltepe Tümülüsü tepesinde yapılan kazılarda İÖ 590-580 yıllarına tarihlendirilen sur duvarları bulunmuştur. Heredot bu duvarlardan sıkça bahsettiği için Heredot Duvarı olarak anılmaktadır.

Kazılarda çıkarılan Pers ok ve mızrak uçları, kırık amphoralar ve eski mancınık gülleleri İÖ 546’da büyük bir savaş olduğunu göstermiştir. Pers Komutanı Harpagos’un ordusuyla Phokaialılar arasındaki savaş, Harpagos’un zaferi ile sonuçlanmıştır.

 

Dış Kale:

Foça’nın güneybatısındakiKale Burnu’nda Dış Kale ya da Ceneviz Kalesi olarak ta anılan kale, 1678 yılında Osmanlılar tarafından bölgeyi korumak için stratejik bir noktada, bir boğazkesen olarak yapılmıştır. Bir burun üzerinde yer alan kale, doğuda savunma amacı ile anakaradan büyük bir hendekle ayrılmıştır. Sualtı Arkeoloji araştırmaları sırasında kalenin açıklarında denizin dibinde taş gülleler bulunmuştur. Bu güllelerin kaleden düşman gemilerine mancınıkla atılmış olduğu düşünülmektedir. İç kısımda Türk hamamının kalıntısı vardır. 

 

Taş Ev:    İ.Ö. 4. yüzyıla tarihlendirilen, Lydia/Lykia geleneğinde, Pers etkisi altında kalınarak yapılmış bir mezar anıttır.

 

Mozaikler: Son dönemdeki kazılarda Arkaik, klasik, Helenistik ve Roma dönemine ait yerleşim katları ortaya çıkarılmıştır. 1993’teki kazılarda çıkarılan İ.S. 5-4 yüzyıla tarihlenen Roma dönemi villasının taban mozaiklerinden biri sağlamdır. Diğeri ise kısmen hasarlı olarak bulunmuştur. Sağlam kısmı restore edilip İzmir Arkeoloji Müzesi’ne konmuştur.

 

Şeytan Hamamı:

Can Dede Tepesi’nin eteğinde yer alan ve kaya mezar tipindeki yapı Şeytan Hamamı olarak bilinir. Antik Çağ’da kayalar oyularak yapılmış bir aile mezarıdır. Mezar uzun bir yol ve iki mezar odasından oluşmuştur. Yapılan kazılar sırasında bulunan seramik, mezarın İ.Ö. 4. yüzyılda ait olduğunu ortaya koymuştur.

 

Sur ve Beşkapılar:

Bu antik kale Michel Paleok tarafından1275 yılında Cenevizli Manuel Zacharna’ya verilmiş ve zaman içerisinde Cenevizlilerce surları onarılmıştır. Phokaia’nın 1455 yılında Osmanlı topraklarına katılmasından sonra surlar onarılarak şimdilerde dokuz tanesi ayırt edilebilen kulelerle donatılmıştır. Beşkapılar, Osmanlı dönemi kalesinin kayıkhane bölümüdür. Buradaki yazıta göre Kanuni Sultan Süleyman zamanında 1538-1539 yıllarında onarım görmüştür. Beşkapılar, 1983 ve 1994 yıllarında restore edilmiştir. Şehrin etrafını çevreleyen surların en iyi korunmuş bölümleri, yarımada üzerindeki Bizans, Ceneviz ve Osmanlı dönemlerine ait onarımlardır. Beşkapılar’da bilimsel kazılar yapılmaktadır. Kalenin kayıkhanesi günümüzde Açık Hava tiyatrosu olarak kullanılmaktadır.

 

Yel Değirmenleri:

Foça’ya gelirken indiğiniz yokuşun solunda yer alan dağdır Top Dağı ve üzerinde tarihi yel değirmenleri vardır. Artık yıkılmaya yüz tutmuştur ama hem tarihi anımsatır size hem de güzel bir manzara yaşatır. Yakın zamanda yel değirmenlerinin restorasyonu planlanmaktadır.

 

Fatih Camii:

Kale içinde Eski Adliye Sokağı içindedir. Foça’nın Türk dönemine ait en önemli yapısıdır. Yapıda iki kitabe vardır. Avlu kapısındaki kitabe 1531 tarihlidir. Kitabeye göre Avlu Kapısı Mustafa Ağa adlı bir kişi tarafından yaptırılmıştır. Ana giriş üzerindeki kitabeye göre de Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle yeniden inşa ettirilmiştir. Kitabelerden, caminin Foça’nın fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılarak 1531 yılında bir avlu ile çevrelendiği, daha sonra Kanuni Sultan Süleyman’ın emri ile ancak onun ölümünden sonra 1569-1570 yıllarında yeniden inşa edildiği anlaşılmıştır.

 

Kayalar Camii: Kale içindedir. Dikdörtgen planlı düz tavanla örtülü bir camidir. 15 ya da 16.yy’da yapıldığı sanılmaktadır. Minaresi 19.yy’da yapılmıştır. Bizans dönemine ait devşirme malzeme kullanılmış, üzerini örten ahşap tavan yenilenmiştir.

Hafız Süleyman Mescidi: Halk arasında Süleyman Ağa Mescidi olarak tanınan yapı giriş açıklığı üzerindeki kitabeye göre 1548’de Foça Kalesi Dizdarı Kurt Hacı Mustafa tarafından inşa ettirilmiştir. Günümüzdeki şeklini 18-19.yy’da almıştır. 1917’de ibadete kapanan mescit 1992’de yeniden açılmıştır.